aşk, varoluş ve devrim.
You are my favorite trip
"göçe yetişememiş bir kuş kadar üşüyor sağ elim.
oysa büyük yüzölçümlü cümleler kurmak için okyanuslar geçecektim."
tutku, samimiyet ve doğruluk beni kendi gerçeğime giden yolda aydınlatacak.
"aklıma sokakları dolaşan devrimci çocuklar geliyor. hangi sokağa sapacaklarını hâlâ bilmiyorlar mı diye endişeleniyorum. hangi gün öleceklerini bildikleri gibi... ne zaman dışarı çıksam bu çocuklarla karşılaşıyorum. dünyanın en güzel yüzleri onların. dünyanın en güzel sol elleri onların, dünyanın en güzel gözleri... devrilip dursalar da hâlâ onlara bakınca hayata bağlanıyorum. kocaman pis sürülerin üstüne yürüyen hâlâ onların siyah kazakları. hâlâ en coşkulu hikayeyi uzatıyorlar nefretin kollarına. kırılsın istiyorlar bu kör duvarlar. insan devrilecekse senin gibi devrilmeli atilla, onlar gibi."
*
ben sana uzak, bilinmedik topraklardan çiçekler sundum. sen de bana kendi içinde saklı, henüz duymadığım hikâyeleri fısılda.
biliyorsun fazla ümitvarım. kökünden koparılmamış bir çiçeğin saksıda yeşermesini beklemek kadar. onu seyretmek ona güzel iltifatlar etmek ve koklamak. ama elbet öleceğini bilerek yaşamak. ellerimle kökünden koparmamıştım belki ama toprağa alışamayacağını bile bile ona dokunmak. belki de mesele yaşaması değil, yaşarken güzel olmasıydı. son bir kez parlamak ve geriye bir güzellik bırakmaktı belki de. inan bilmiyorum. ama şunu biliyordun ki, ben fazla ümitvardım. sana şifalı sözler ettim ve dudaklarının arasına üfledim. yaralı bir çiçeği sever gibi sevdim seni belki yardım etseydin bana zaman elbette iyileştirirdi seni.