"göçe yetişememiş bir kuş kadar üşüyor sağ elim.
oysa büyük yüzölçümlü cümleler kurmak için okyanuslar geçecektim."
You are my favorite trip
içimizdeki kırık dökük her anı topladılar, yavaşça kaybolan bir zamanın hatırası gibi. ama gözlerindeki masumiyet, hâlâ bir çiçeğin ilk açışı gibi taze.
kitabın arasından bir saç teli çıktı. biri beni unutmuş, ama izini iyi saklamış.
ben sana uzak, bilinmedik topraklardan çiçekler sundum. sen de bana kendi içinde saklı, henüz duymadığım hikâyeleri fısılda.
"tükenirdi monolog
kaçarken içine düştüğüm kara toplum."
yaşamak dışında her şey çok hafif.
balkonun bir köşesinde oturuyorum,
kendime uzak, herkese sessiz.
sırtım duvara, kalbim boşluğa yaslı.
birileri gülüyor uzaktan —
gülmek, bazen ne büyük bir teşrif.
ellerim titriyor artık,
kahve bardağı mı düşecek yoksa
bir anı mı devrilecek, bilmiyorum.
insan kendini böyle zamanlarda anlıyor,
bütünlüğü bozan, dıştan değil içten sızan bir kırılma.
gökyüzü ne güzel kararıyor bu gece,
hiçbir yıldız fazla değil,
hiçbiri eksik de değil.
aşk, varoluş ve devrim.
"topraksın sen. her şeyin altında duruyorsun. her şey senin üzerinde. yerkabuğu bile."