tutku, samimiyet ve doğruluk beni kendi gerçeğime giden yolda aydınlatacak.
"tükenirdi monolog
kaçarken içine düştüğüm kara toplum."
yaşamak dışında her şey çok hafif.
"sen, içini çıkarıp vermek istiyorsun başkalarına. başkaları da bilsin, sana baksınlar diye... değil. sen gibi baksınlar dünyaya diye."
"aklıma sokakları dolaşan devrimci çocuklar geliyor. hangi sokağa sapacaklarını hâlâ bilmiyorlar mı diye endişeleniyorum. hangi gün öleceklerini bildikleri gibi... ne zaman dışarı çıksam bu çocuklarla karşılaşıyorum. dünyanın en güzel yüzleri onların. dünyanın en güzel sol elleri onların, dünyanın en güzel gözleri... devrilip dursalar da hâlâ onlara bakınca hayata bağlanıyorum. kocaman pis sürülerin üstüne yürüyen hâlâ onların siyah kazakları. hâlâ en coşkulu hikayeyi uzatıyorlar nefretin kollarına. kırılsın istiyorlar bu kör duvarlar. insan devrilecekse senin gibi devrilmeli atilla, onlar gibi."
*
balkonun bir köşesinde oturuyorum,
kendime uzak, herkese sessiz.
sırtım duvara, kalbim boşluğa yaslı.
birileri gülüyor uzaktan —
gülmek, bazen ne büyük bir teşrif.
ellerim titriyor artık,
kahve bardağı mı düşecek yoksa
bir anı mı devrilecek, bilmiyorum.
insan kendini böyle zamanlarda anlıyor,
bütünlüğü bozan, dıştan değil içten sızan bir kırılma.
gökyüzü ne güzel kararıyor bu gece,
hiçbir yıldız fazla değil,
hiçbiri eksik de değil.
Paul Newman & Joanne Woodward at Venice Beach
by Allan Grant, 1955