"tükenirdi monolog
kaçarken içine düştüğüm kara toplum."
yaşamak dışında her şey çok hafif.
sen bir gün, bir rüyanın kıyısında
yabancı bir acıyı tanıdığında,
işte o zaman göz göze geleceksin onunla —
adı olmayan ama içinde hep var olan o boşlukla.
ne kadar anlatsam,
hiçbir harf tam taşımaz onu.
ama sen, sessizliğin ortasında
benim sustuğum yeri duyacaksın.
aşk, varoluş ve devrim.
yaşamak dışında her şey çok hafif.
You are my favorite trip
biliyorsun fazla ümitvarım. kökünden koparılmamış bir çiçeğin saksıda yeşermesini beklemek kadar. onu seyretmek ona güzel iltifatlar etmek ve koklamak. ama elbet öleceğini bilerek yaşamak. ellerimle kökünden koparmamıştım belki ama toprağa alışamayacağını bile bile ona dokunmak. belki de mesele yaşaması değil, yaşarken güzel olmasıydı. son bir kez parlamak ve geriye bir güzellik bırakmaktı belki de. inan bilmiyorum. ama şunu biliyordun ki, ben fazla ümitvardım. sana şifalı sözler ettim ve dudaklarının arasına üfledim. yaralı bir çiçeği sever gibi sevdim seni belki yardım etseydin bana zaman elbette iyileştirirdi seni.
"topraksın sen. her şeyin altında duruyorsun. her şey senin üzerinde. yerkabuğu bile."
hayatın çoğu anlamda bu kadar acımasız ve adaletsiz oluşu her defasında gözlerimi dolduruyor. tesekkürler, tesekkürler.
Jean-Paul Belmondo and Anna Karina on the set of ‘Pierrot le Fou’ (1965)