65 posts
“Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikayen.”
—
““Şimdi o bir peygamber mi?” diye sordu. “Evet, Zeyd, o bir peygamber. Ne yaptığını kendi gözlerinle gördün. Sence bir yalancıya benziyor muydu? Kazandı Zeyd. O kazandı. Bir yalancının muzaffer olduğu nerede görülmüş? Böyle bir şey olabilseydi, ben de olurdum. Bir yalancının savaş meydanında ‘Ben peygamberim!’ diye bağırdığı nerede görülmüş? İnsanlar gerçek peygamberleri, gerçekleri, söylüyorken terk edip gittiler. Onun sözleri nasıl bir yalan ki binlerce insan hâlâ onun için ölüme koşuyor. Seni görmeden önce yaralılar arasında geziyordum. Birisi 'Muhammed'i son kez görseydim.’ diyordu. Hangi yalancı bu kadar sevilmiştir? Allah'la konuşmayan birisi ölüm bu kadar yakınken 'Ben peygamberim!’ diye bağırır mı? Elinin altında Arabistan'ın bütün zenginlikleri varken bir dilenci gibi kendi hırkasını kendi elleriyle yamar mı? Hangi yalan? Ne için yalan? Her şeyini feda edip karşılığında hiçbir şey almazken, taşlanmak aşağılanmak, savaşmak pahasına söylenmiş ne tür bir yalan bu?””
— Şair - Rafet Elçi
Who do you think we are then?
PAST LIVES (2023) written and directed by Celine Song
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız. Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız. Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyet'i Cehennemler kudursa ölmez bekçileriz.
Siz ikiniz kalbimi kırdınız.
Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan ve her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!
Ben bir polisim.Seni tutuklamak için burada bulunuyorum. Yasayı çiğnedin. Yasayı ben yapmadım. Hatta bazen yasayla aynı fikirde olmayabilirim fakat onu uygulayacağım. ... Eğer kaçacak olursan seni kovalarım. Benimle dövüşmeye yeltenirsen, seninle dövüşürüm. Eğer bana ateş açmaya kalkışırsan karşılık veririm. Yasa gereği, öylece çekip gitmem söz konusu değil. Ben bir sonucum, ödenmemiş faturayım. Ben bir rozeti ve silahı olan kaderim. Rozetimin altında tıpkı seninki gibi bir kalbim var. Bende kanar, düşünür ve severim. Ve evet, öldürebilirim. ... İnce mavi çizgi. Avı avcılardan koruruz. İyiyi ise kötülerden. Biz polisiz.
End Of Watch
Dışarıdaki gürültü patırtı hiç bitmeyebilir, yeter ki içimizden yükselen sesler bize rahatsızlık vermesin.
Felsefenin Tesellisi - Alain de Botton
Bugün (onun yazılarını) okurken şu söz çok hoşuma gitti: “Bana ne kadar ilerleme kaydettiğimi soruyorsun. Kendi kendimle dost olmaya başladım.“ Bu gerçekten de büyük bir meziyet; …emin ol, böyle bir adam bütün insanlıkla dost olabilir.
Felsefenin Tesellisi - Alain de Botton
her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği
Annem gülmezdi ben de gülemezdim.
https://open.spotify.com/track/1iFGzZThVz7rYr2uqaTffV?si=A45odRgeSmqCYC9TfW_Xdg
Hayat çok kötü gidiyor ve ben onunla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.
https://open.spotify.com/track/1iFGzZThVz7rYr2uqaTffV?si=A45odRgeSmqCYC9TfW_Xdg
Hayat çok kötü gidiyor ve ben onunla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.
Varolmanın dayanılmaz ağırlığı karşısında ağlamak istersem diye...
“Tam seksen dört pare gemi ile. Hızır Reis'in adı artık herkesin dilinde Hayreddin Paşa veya Kaptan Paşa idi. Kaptanpaşa kadırgasının pruvasında da bunu teyit eden bir Osmanlı sancağı dalgalanıyordu. Bir alt gönderdeki yeşil Cezayir sancağımızın üzerinde ise bir nakış artmıştı. Bu, Sultan Süleyman'ın adına izafeten Hz. Süleyman'ın mühründeki yıldız idi. İç içe geçmiş iki üçgenden ibaret olan bu altigen yıldız eskiden beri Müslümanlar tarafından kullanılan bir tılsım gibiydi. Hz. Süleyman Allah'tan cinlere ve rüzgâra hükmedebilme gücünü istediğinde, Allah ona yüzüncü adını öğretmiş. O da yüzük şeklinde bir mühür yaptırıp üzerine yüzüncü adın sembolü olarak bu mührü kazıtmış. Böylece cinlere ve rüzgâra karşı yüzüğünü tuttuğunda onları yönetebilir olmuş. Cinleri yöneterek Mescid-i Aksa'yı inşa ettirmiş; rüzgâra hükmederek de Melike Belkıs'ın tahtını getirtmiş. Hz. Süleyman bu yüzüğü yalnızca tuvalete giderken çıkarır ve eşine teslim eder, geri gelince hemen alırmış. Günlerden birinde cinlerin büyüklerinden bir dev Süleyman kılığına girip hile ile eşinden yüzüğü teslim almış. Sonra da cinlere ve rüzgâra hükmederek Süleyman Peygamber'in yerine geçmiş. Süleyman Peygamber de kendini ispat edemeyip sahtekârlıkla suçlanarak sarayından kovulmuş. Dev, bir daha bulunmasın diye yüzüğü derin denizlere atmış. Süleyman böyle imtihan olunacakmış. Aradan fakirlik ve çaresizlik içinde yıllar geçmiş. Bir sahil kasabasında bulunurken sıradan bir hizmetkâr gibi balıkçının tuttuğu balıkları taşımış. Balıkçı da hizmetine karşılık ona para yerine bir balık vermiş. Süleyman Peygamber akşam yemek için balığın karnını yarınca kendi yüzüğüybe karşılaşmış. Meğer denize atılan yüzüğü Allah'ın izni ile bir balık yutup sahibine getirmiş. Sonra Hz. Süleyman sarayına varıp o dev ile yüzleşmiş. Herkes, bir türlü işin içinden çıkamıyormuş. Nihayet, “Yüzük kimde ise Süleyman odur,” demişler. Hz. Süleyman da yüzüğü çıkarıp rüzgâra hükmederek devi oradan kovmuş. Hayreddin Reis sancağına bu mührü işleterek rüzgâra hükmedeceğine inanıyordu. Müslümanlar ondan önce de bu mühürdeki işaretin rüzgârı yönettiğine ve insanları kötü cinlerden koruyacağına inanırlarmış. Mimarların cami, tekke, mescit gibi dini mekânların kubbesindeki kilit taşını bu mühür şeklinde yontmaları bu yüzdenmiş. Hatta kapıların sövelerine karşılıklı bu yıldızı oydurup işleyenler bile olmuş; ta ki içeriye kötü niyetli cinler ve şeytanlar girmesin.”
Efsane - İskender Pala
Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı.
Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar
Senin aşkında, senin aynanda evvela kendimi göreyim. Kendi güzelliğime hayran olayım. Ne kadar güzel yaratılmış olduğumun farkına varayım. Ben ağlayayım ve sen bana, ne kadar güzel ağlıyorsun, gözyaşların ne kadar güzel, de. Bana sonsuzluğa dair bir şey söyle.
Nun Masalları - Nazan Bekiroğlu
“İşte Ekhekrates, dostumuzun ve tanıdığımız insanlar içinde çağdaşlarının en iyisi, en doğrusu ve en adili olduğunu söyleyebileceğimiz insanın sonu böyle oldu.”
Sokrates’in Savunması - Platon
Öyle bir hakim tasavvur et ki, karşısına çıkarılan suçluluların cezasını kendisi yüklensin. Ne tuhaf değil mi? Kendisi yükleniyor. Çünkü biliyor ki, o suçluluar, elindeki kanunun hikmetinden hiçbir şey anlamazlar. Mesul değillerdir.
Bir Adam Yaratmak - Necip Fazıl Kısakürek
Bendeki bu ruh her şeyin içyüzünü kurcalıyor, tırmıklıyor. Gözü bağlı hiçbir isteğe izin vermiyor. En sevdiği şeylerden bir anda iğreniyor. En düşünülemeyecek yerde, birdenbire düşünmeye, hesap yapmaya kalkıyor. Kendisine göre, kanunları, ölçüleri var. Müthiş bir çirkinlik korkusu ve güzellik kaygısı içinde çırpınıyor. Aradığını bulamıyor. Bulduğuna razı olamıyor. Saadetlerin yüzde yüzü olan hayvani saffetleri, bir sansarın pilici boğması gibi boğuveriyor.
Bir Adam Yaratmak - Necip Fazıl Kısakürek
Ben ne yaptım? Bir hududu zorladım. Kendimin dışına çıkmak isterken, kendime rast geldim. Meğer kul olduğumu anlamak için Allahlık taslamalıymışım! Meğer nasıl yaratıldığımı anlamak için bir adam yaratmaya kalkmalıymışım! Ben ne yaptım? En sağlam basamağı ayağımdan kaydırdım. Körlüğü zedeledim. Şimdi görünen şeye nasıl bakayım? İnsan kaderini bir rüya gibi uykuda bulur. Bu rüyayı uyanık nasıl seyredeyim? Allahla kalabalık arasında kaldım. Boşlukta nasıl durayım?
Bir Adam Yaratmak - Necip Fazıl Kısakürek