Artık şu dünya sofrasından kalksak mı? Yani ölelim diyorum. Evet, evet. Ölelim. Lütfen, artık ölebilir miyiz? Ölelim ya.
Şey, birazcık yoruldum da.
Kalpsiz diyorlar bana, umursamaz diyorlar bana. Fakat ben kendi facialarım yetmezmiş gibi bir de içimde dünyanın dertlerini de sırtlanan bir insanım bu yaşımda ve yıllardır. Mesela akşam dersten geliyorum. Hava karanlık ve şarkı eşliğinde adımlıyorum. Sokakta kimseler yok ve tek ses bile yok ama ben bir sürü şey görüyor ve bir sürü şey duyuyorum. Herhangi bir kapıya bakınca o kapının ardındaki evden çığlıkları duyuyorum mesela. O çığlıkların susması için yardım gelsin diye yalvaran çocuğu görüyorum. Ve o yardım gelmez, bir gün o sesler sussa bile o çocuğun kafasındaki o sesler susmamaya başlar. Ya da bir eve dönmekten korkan bir küçüğün endişeli adımlarını görebiliyorum. Evet, bunlar yokken görüyor duyuyorum ben bunları. Acaba delirdim mi? Ya da mesela bir insan kesiyorum gözüme, ona bakıp neler yaşadığını, neler yaşaya bileceklerini düşünmeye başlıyorum. Ne acılar çekmiştir acaba diye bir ses fısıldıyor bana... Böyle işte. Normal değilim. Ya da normal büyütülmedim...
Çok kişi dedi bana "Sen çok sert bakıyorsun, bakışların ürkütüyor insanı". Evet, farkındayım, kahretsin. İnsan hiç benzemek istemediğine benzermiş. Bir de şöyle bir söz okumuştum gerçek olan: "Kendi başının çaresine bakmış kızın gözleri yumuşak ve kibar bakamaz."
Ama sevdiğim insanlara nasıl baktığımı da bir ben bilirim, bir de onlar...
İçimde yaşatmaya çalıştığım, herkesten sakındığım çocuk. Bayramın kutlu olsun.
Ve lütfen hiç ölme, ölmek zorunda kalma...
Babamın gözünde zerre değerim yok ama annem giderken o çok sevdiği oğlu da gitmişti, bir tek ben kalmıştım onunla bu evde. Annemin beni de götürmeye çalışmasına rağmen babamı yalnız bırakmamıştım sadece 13 yaşım varken. Unuttu demek. Şarkıda da söylediği gibi "Sen hatırlamazsın, ben unutmam...". Senin artık hatırlamadığın geceler benim hala kabuslarım, sevgili babam. Şimdi beni hiç bir şey için suçluyamazsın. Öyle işte...
Tutamayacaksanız söz vermeyin. Çünkü söz verdiğiniz kişi, tutulmayan her sözle biraz daha yıkılır, mahvolur...
Bütün gün dehşet bir yağmur yağıyor ve akşam dersten herkesi ıslanmasın diye birileri almaya gelince ve sen o yolu tek başına ıslanarak eve dönünce yol boyu bir burukluk oluşuyor insanda. Değersizlik...? Her neyse.